21 Eylül 2014 Pazar

Durum Güncellemesi Son Ki Üç



Uzun süredir hiç yeni yayın ekleyemediğimin farkındayım -.- Ve bir süre daha buralarda olamayacağım sanırım..

Geçen Pazar gidip Konya’ya evime yerleştim. Evim okula yürüyerek 15 dk uzaklıkta ve ev arkadaşlarım çok tatlılar. Çok şükür J Ayrıca ev arkadaşlarım aynı zamanda okulda da sınıfımda oldukları için okulda da arkadaşsız kalmadım anlayacağınız J  Şimdilik sorunum internet işte :/ Eve internet bir haftaya kadar ancak gelecek ve okulun internetine girebilmek için de bir program filan yüklemen gerekiyormuş ki daha bununla uğraşacak vaktim hiç olmadı.

Bu arada ilk haftasonundan Ankara’ya damladım ben :D Ev arkadaşlarım hemen özledik demeye başladı :D Daha bir haftadır tanışıyoruz ama sanki bir yıldır beraber okula gidip geliyormuşuz gibi…

Üniversitem de çok güzel. İlk haftadan aklımdaki ‘Bir üniversitelinin yapması gereken şeyler’ listesinin çoğunu tamamladım. Mesela arkadaşlarımla bahçede çimlere oturup ders çalıştım, ders çıkışı şehir merkezine inip kızlarla gezdim, kütüphaneye gidip kitap aldım ve kütüphanemizin sessiz havasını soludum, bez dolap aldım, her akşam fotokopiciden ders notlarını alıp düzenli tekrar ettim (!).

Asıl üzüldüğüm ise bu karmaşanın içinde Teen Top’ın Comeback’i araya kaynadı +.+ İçimi bir suçluluk duygusu sardı. Bebeklerime haksızlık etmişim gibi hissediyorum L

O zaman size Exito albümünden L.Joe’nun şarkısı Love U ile veda ediyorum…

Exito’yu ve Teen Top’ı manhi manhi saranghejuseyo J



11 Eylül 2014 Perşembe

Misafirsevengillerden misiniz?

Günlerdir evden çıkmadığım ve biraz endişe biraz heyecanla sadece bir an önce okulların açılmasını beklediğim şu günde evimize gelen misafir şenliğim oldu sanırsam. En çok daaa getirdikleri ev hediyeleri ^^



Ama ben renkli havlulara bayılırım kii! :)) Misafiri en çok renkli havlu getirdiği zaman severim deeermişim :))

Bir diğer mevzu ise misafir çocukları. Biz küçükken böyle miydik yaa diye sormadan edemiyor insan. Tanık olduğum bir olayı sizlere anlatayım.

Bir süredir görüşmeyen bir grup kız çocuğu bir araya geliyorlar ve birbirlerinde nelerin değiştiği hakkında konuşurken aralarındaki en yaramaz olana da sen de sakinleşmişsin diyor birisi. Peki bunu duyan çocuk ne yapıyor? Sanki bu şahsına yapılmış bir hakaretmişcesine etrafa saldırmaya başlıyor. Bakın ben hiiiiç de sakinleşmedim mesajı veriyor. Bu mesajı alan,  yaramaz kızın yakın arkadaşlarından biri ‘Yok yaa ne sakinleşmesi hep aynı’ diyor ve yaramaz kız durulup yerine oturuyor. Öbür kız yeniden ‘Yok yaa yine hareketli ama eskisi kadar değil’ diyor ve çocuklar iki tarafa bölünüp kızın sakinleşip sakinleşmediğini tartışıyorlar. Kızın best friendleri tabii ki sakinleşmediği yönünde oy kullanmalı çünkü sakinleşmemesi, bu yaşına gelip hala yaramaz olması maharet! Olayın sonunda ne oldu bilmiyorum çünkü kızın sakinleşmediğini kanıtlamak adına yapacağı yeni bir saldırıdan zarar görmek istemedim ve dosdoğru yemeklerden, yeni evlendirilecek gençlerden, tas taraktan konuşan SAKİN annelerinin yanına kaçtım.


İşte böyle sayın seyirciler. Bu dönemde yaramaz çocuk olmak meziyet sayılıyormuş haberimiz yokmuş.

9 Eylül 2014 Salı

STV Dizi Kültürüm | Gıcık olduklarım + Unutamadıklarım

Bir 'İki Dünya Arasında' bölümüne daha gıcık olup televizyonun başından sinirle kalkmış durumdayım. Aslında ben öyle oturup televizyon izlemem ama yemek yerken açık olunca insanın gözü takılıyor sonra da ay sonra ne olacak bunu da izleyip gideyim derken başından kalkamıyor. Evet kabul etmeliyim ki STV dizilerinin böyle bir yönü var: Sürükleyici. Ama ben size bugün başka bir yönünden bahsetmek istiyorum: Gıcık edici.

Evet bazı dizilere GICIK OLUYORUM. Niye mi? Çünkü öldürmeyip süründürüyorlar. Gösterip vermiyorlar. İki Dünya Arasında ve Farklı Desenler bu türün en önemli örnekleri arasında bulunuyor. Bu Dünyada nasıl bu kadar  çok kötü insan olabilir, bir kadın nasıl bu kadar çok acı çekebilir diye kendine sormaktan harap oluyor insan. Tam işler yoluna girmek üzereyken nasıl yine berbat olabiliyor?  İşte bunlar psikolojinizi bozabiliyor, hele ki benim gibi dizi izlerken içine giren türlerdenseniz.

Bir başka acı çekme çeşidi olarak: Sırlar Dünyası. Yok yok o şu an işin suyunu çıkartıp 'Annesine bağırınca çarpılan çocuk' bilmemne isimler koydukları kısa filmlerden bahsetmiyorum. Şu taa bizim çocukluğumuzda çıkan, yakışıklı ağabeyimiz Reha Yeprem'in sunduğu gerçekten korkunç olan bölümlerden bahsediyorum. O dönemde çocuk olup da psikolojisi o sır kapısı bölümlerinden etkilenmeyen var mıdır aramızda? Hatırlıyorum da ne zaman çocuklar olarak bir araya gelsek kim en korkunç sır kapısı bölümü anlatacak diye yarışa girerdik. Sırf o zamanlar en güzel hikayeyi anlatabilmek için kim bilir kaç gece uykusuz kalıp Sır Kapısı tekrarları izlemişimdir. :) Sonrası mı? Tabii ki hep birinci olurduum. Çocukken popi olmamda sır kapısının rolü adlı bir başka yazıda bundan daha uzun bahsetmeliyim belki de :))

Konuyu burada açmışken birkaç ödül bahşetmek istiyorum. Sonuçta başarıları takdir etmek lazım değil mi?

Öncelikle bu kadar iyi kötü rolü yapıp bana acı çektiren İki Dünya Arasında'dan Aslı'ya yılın kötü kadın rolü ödülünü vermek isterim. Şak Şak Şak Sayın Seyirciler.


Daha sonra ise onun da gönlü kalmasın sonuçta Feride'ye çok çektirdi diye her ne kadar dizi bitmiş de olsa Farklı Desenler'den Pınar'a Kötü Kadın Rolü ikinciliğini bahşediyorum. Şak Şak Şak. (Hem Allah için bu kadın arada komik oluyordu da gülüyorduk yine az biraz)



Aslında eskiden ne de güzel yapımlar vardı STV'de. Başından kalkmadan soluksuz izlerdik...

Yusuf Yüzlü vardı hani taa biz çocukken. Bir türlü kavuşamıyorlardı annesiyle. Kötü doktorlar vardı dizide, annesini delirten ilaçlar veriyorlardı kadına.


Sonra Mavi Rüya vardı. Ölümsüzlüğün geninin çocuğunda olduğuna inanan kötü adamlardan çocuğuyla birlikte kaçan anne... Sonra Ateş vardı, başta kötüydü sonra iyi oldu filan. Bizimkilere yardım etti. Bir tane şeytan kadın vardı adını hatırlamıyorum. En çok ondan korkardım 0.0



Sonra biraz daha büyüdük Tarık ve Diğerleri çıktı. Öyle çok uzun sürmedi ama komikti, hiç bir bölümü kaçırılmazdı.


Tek Türkiye vardı ki Dila hemşire, Tarık doktor.. Ve Şivan :D Adını anınca gülesim geliyor adamın yaa. Nasıl komikti nasıl güzel konuşurdu. O zamanlar dilime pelesenk olmuştu onun sözleri, okulda arkadaşlarıma öyle konuşmaya çalışırdım filan. 'De hayde gidiyik' derdim sürekli.


 En son Kollamayla kapandı bence güzel dizi sezonu. Aaaah ah Yiğit aşığıydım o zamanlar :D İzlenme rekorları filan kırmıştı bir sürü. Final bölümünde nasıl duygulanmış, ağlamıştım. Öyle işte... Kollamadan beridir o kadar kaliteli diziler yapamıyor bence STV. Ya da ben artık TV dizileri yerine Kore Dizileri tercih ettiğimden mi ki?

YİĞİTTT!! Bu arada size Kollama ekibinin okulumuza ziyarete geldiğini söylemiş miydiiim?! Yaaaaa ben Yiğiti canlı gördüm abiiiii :D
Yeni dizilerden geçen sezon çıkan Ötesiz İnsanlar var güzel. Başrol çocuk hoş, aşkları masum, konu sürükleyici filan... Ama geçen sene sınav senem olması dolayısıyla çok takip edemedim tabii. Belki bu yıl bir şans daha veririm.

Bir de Farklı Boyut vardı yenilerden ki anlamadığım bir şekilde çok kısa sürdü. Alışık değiliz biz STVnin böyle birden final yapmasına. Tutmadı mı acaba diyeceğim ama gayet de güzel konusu vardı. Bak aklıma takıldı şimdi.




Son olarak STV'nin şimdiye kadarki en etkileyici, sürükleyici, müthiş dizisi ödülü vermek istiyorum. Goes to..... Mavi Rüyaaaaa! Şak Şak Şak!!
Kendisi rahmetli annanemin de en sevdiği dizi olur. Bana onu hatırlatıyor -.- Buradan onun da ruhuna birer Fatiha hediye ederseniz müteşekkir olurum ^^



Benim için keyifli bir yazı oldu. Nostalji yaptım eskilere daldım. Vardır sizden de çocukluğu STV dizileriyle geçmiş olan. Eminim büyükleriniz izlerken de olsa izliyorsunuzdur ucundan köşesinden. Haydi siz de bahsedin de nostalji yapalım beraber! En sevdiğiniz, en sürükleyici bulduğunuz, en gıcık kaptığınız STV dizileri...?

1 Eylül 2014 Pazartesi

İçimdeki aşçı ruhu ortaya çıktı! 'Omorice'

Gecenin bir yarısı... Dışarıda kuşlar, içeride Angel'in midesi ciyaklıyor. Angel'in annesi uyumuş. Ama Angel aç. Dolapta yemek var ama Angel o yemeği sevmiyor. Angel'in canı pilav çekiyor. O çekikleri izleye izleye Angel de onlar gibi oldu. Ama Angel pilav yapmayı bilmiyor. Evet, bu yaşına kadar hiç yapmamış. Evde kalacağına aldırmıyor.. Ama midesine aldırmak zorunda çünkü gürültü giderek büyüyor. Peki diyor Angel, yardım et bana Google Amca. Ve başlıyor pilav yapmaya..

Ama bu da kesmez ki Angel'i. Yanına bir şeyler lazım. Hem aşçılığa soyundu bir kere: Ölmek var dönmek yook! Ama yanına ayrı yemek yapmak çok zor. O zaman pilavlı bir yemek olsun diyor. Sonra aklına geliyor Angel'in 4 tatlı oğlan, 1 güzel kız. Rooftop Prince ve vazgeçilmezi Omorice. Evet diyor omorice yapmalıyım! Elinin hamuruyla bu işe de bulaşıyor. Ama bakıyor ki malzeme yok. Olsun diyor ne varsa kullanırız. Ve gidiyor kırmızı biber, jambon, havuç yerine salatalık, zeytin,soğan kullanıyor. Hayırlısı diyor...

Etrafı birbirine kataraktan yapıyor bir şeyler. Bulaşıklar sonra nasılsa, önce karın doyurmaya bakıyor. Omletini de gayet güzel tam yuvarlak şeklinde yapıyor. Pilavı içine koyarken omleti birazcık yırtıyor ama olsun. Ortaya şöyle bir şey çıkıyor:

Angel tatmin oluyor. İlk denemeye göre yeterince iyi olduğunu düşünüyor ve yemeye başlıyor. Tadını da beğeniyor kattığı alakasız malzemelere rağmen ama sonra diyor ki aç ne yese beğenir ben en iyisi objektif birine sorayım. Küçük kardeşlerine soruyor nasıl diye, birer kaşık yediriyor. İkisi de çok beğeniyor, bir kaşık daha almak istiyorlar, sonra bir daha, bir daha derken bakıyor Angel kendisine kalmayacak. Hööyt diyor tamam bu kadar, anlıyorum ablanız müthiş bir aşçılık çıkarmış ama ben açım yavrularım. Kovuyor çocukları bir güzel yiyor hepsini. Mmmmm.


   


                                                                     -THE END-

Bu arada bu resimler niye hep ters yüklendi anlamadım hepsi düzdü oysaki, sadece birini düz yüklemiş -.-

Ben tanıtım yapmayı vs beceremediğim ve çok kafadan sallamasyon bir tarif yaptığım için siz en iyisi benim de baktığım şu yerden tarife ulaşın: http://www.mutfaktabiryildiz.com/omlet-pirinc-omurice-kore.html

Aslına bakarsanız ilk tadına baktığınızda güzel omorice ama sonuna doğru bayıyor bence, sadece salçalı pilav yiyormuş gibi hissediyorsunuz (içinde salçalı pilav var) o yüzden sonları biraz zor bitirdim ve keşke çocukların daha fazla yemesine izin verseydim dedim. Sen misin bencil olan al sana.

Şu sıralar hikaye filan yazıyorum da öyle hem kendi çapımda hem de bir yarışma için yazıyorum ondan bugün farklı bir anlatım deneyeyim dedim nasıl olmuş?

Belki ileride kendi kendime yazdığım ergence Kore hikayelerini burada sizlerle paylaşırım -.- Bakalım zaman ne gösterecek.

Yarın sabah bizim saatimize göre saat 06.00da TEEN TOP "Its not easy/Missing" birinci teaserı çıkacak. Çok heyecanlıyıııııııııııııım!! Bu yazıyı bitirir bitirmez yatacağım ki sabah kalkabileyim. Yavrilerim benim yiea özledik kerataları. Kambek heyecanı her yanını sarmış Angel'i okuyorsunuz.

Son olarak son günlerde dilimden düşmeyen bir şarkıyı sizinle paylaşacağım. Büyük ihtimal çoğunuz da duymuşsunuzdur çünkü ben pek ilgilenmediğim için Türk müziğiyle, en son ben keşfediyorum böyle şeyleri de.

Majeste - Aşk dediğin


Bu resmi video klibiydi ama benim daha çok beğendiğim bir kızın gitarlı cover'ı var ki o da şu:


 Sağlıcakla kalın! :)

29 Ağustos 2014 Cuma

Kendimi intihar edicem! (Boy in Luv L.A. Ver.)

Şu an o kadar sinirliyim ki! Biliyorum belki bir yarım saat sonra bu sinirimden hiçbir şey geriye kalmayacak, ama sinirim geçmeden yazmak istiyorum.
Warren G midir nedir onu bir elime geçireyim ne yapacağımı biliyorum ben. Adamı da tanımam etmem aslen. Ama yaptığı tek şeyle ellerimde ölmeyi haketti. O yaptığı şey tam olarak şu:

Hayır bu çocuklar belki tamam sert imaj vermeye çalışıyor ama hepimiz onlarda sertliğin S'sinin bile olmadığını biliyoruz. Müzik türlerinin dışında tek bir hareketlerinde sertliklerini görmedim ben. Hatta daha bebe bunlar. Hip hop grubu olmaları bir şey değiştirmez, içinde 97li liseli bulunduran bir gruptan bahsediyoruz, daha çıkış yapalı sadece bir yıl olmuş bir gruptan ve şimdiye kadar hiç böyle bir konsept izlememiş bir gruptan. Daha son albümlerine kadar hep masum okul konsepti izlemiş bir gruptan..  Ben bu çocuklarınn kız grubu görünce ellerinin ayaklarına dolaştığını biliyorum ve sen gidip onları bikinili taş hatunların içine atıyorsun? Aiiish bak yine sinirlendim >.> SİNİRLENDİİİM!!!

Tamam. Sakinim. Tamam.

Hayır illa bu konsepti kullanacaksın madem koca koca kadınları kullanma küçücük çocukların yanına.Yine bikini giysin, giymesin demiyorum ama ne biliyim git bi onlarla yaşıt genç güzel kızlar bul filan...

Ha öyle yaşıtları güzel kızlar olsa isyan etmez miydim? Ederdim tabii. İçimdeki fangörl susmazdı elbet, ama bu kadar. Sadece fangörllük acılarımı paylaşır kapatırdım. Ama şu an bu benim için acı değil sinir. Aslında sanırım ikisi birden.

Bunlar her konuda Big Bang'i kendilerine örnek aldıklarını söylüyorlar falan ya hani. Kızlar konusunda örnek almayın onları nolur rica ediyorum çocuklar.. Ki Big Bang bile çıkışlarının ilk yılından böyle konseptler izlemedi hatırlarsak. Big Bang de başta gayet datlu, sevimli, kızlarla işi olmayan bir imaj çiziyordu.

Aslında daha söyleyecek çok şeyim vardı da sinirim geçti benim yaa. Hep annem gelip ağzıma poğaça verince oldu bak. Yemek yiyince kendimi iyi hissediyorum ki ben :)) Ve açken de hep sinirli.. :D

Neyse konuya biraz daha ılımlı yaklaşırsak konsept zaten çocukların değil yönetmenin, şirketin seçimi oluyor genelde. -Burada fangörl biaslarını aklamaya ve kalbinde tutmaya çalışmakta- Zaten klipteki yüz ifadelerinden de hallerinden memnun olmadıkları belli oluyor. -Külliyyen YALAN!- Ellerindeki bardaklarda da vişne suyu vardır herhalde. -Pollyanna olmaya devam gülüm.- O kadınları zaten nuna, hatta ajumma olarak görmüşlerdir kesin. -Asıl nunalardan korkacan bilmiyon mu? Nuuuna nooomu yeppooooo-

 Neyse ben sinirleniyorum sanırım yine.. Sizlere bu ergen yanımı göstermek istemezdim ama insan en çok böyle zamanlarda dertleşecek birine ihtiyaç duymuyor mu a dostlar?! -.- 

Ve size klipten birkaç sahne:

Alın işte kızlar bu tipler yani...

...ya da bu tip.!


Sizi döverim!

J-Hope halinden pek memnun ajummayla! >.<

 
Jimin bari biasım olarak sen yapma! -.-

Jimin!! Nereye bakıyon yavrum sen?!

 
Jimin.yeter.bakma.

 
Jimin sapık çıktı.



Bıktım Jimin bıktım. Bana bunu da mı yapacağğdınn! -.-


Hop! Kızıııım! Neresine dokunuyon sen o çocuğuuun?!

Hoş mu bu yaptığın RM, koca ajummayla sen yicen ben yicem oynuyon.
Ne kadar baksam da bunlar ajumma. . .

RM da sapık çıktı.

O kızın kolunu tutan ellerini GIRARIM SENİN! HÜLOOOOĞĞĞĞ!

Jin, sen de mi be yavrum.

V'yi tebrik ediyorum hala çocukluğunu koruyan tek kişi olarak.

Amanın da utanırmış  :))

Belki de Jimin'i biaslığımdan atıp yoluma V biased bir fangörl olarak devam etmeliyim ha?

Yok yiea sinirim geçti bile. Şunların şekercik yüzlerine bakıp kim hala sinirli kalabilir ki? -Evet yazının başında ve sonunda ayrı birer insan okuyarak yazarın çoklu kişilik bozukluğunu çözdünüz sanırım-

Şimdilik affettim bir daha yapmayın ona göre :D  -Ahahah BTS'in benim bloğumu takip ettiğini bilmiyor muydunuz yoksa? :D Tabiki bunları da okuyacaklar. Ha, evet. Türkçe de biliyorlar. :D-

. . .

19 Ağustos 2014 Salı

#MİM2 Beş Soru Mimi

Sade ve Derin'in şu yazısında yazdığı mimi beğendim, aldım gitti :D Zaten isteyen alsın yazmış valla ben de atladım  :D
Mimin başlatıcısı Cam Misket'i de anmamak olmaz.



1. Sana en keyif veren kötü huyun nedir?
Kore. Evet Kore benim kötü huyum maalesef. Çok zamanımı alıyor, beni zaman zaman hayattan koparıyor ve kimi zaman ailemle sorunlar yaşamama sebep oluyor ama her halükarda bana keyif veriyor. Şu an yaz tatili olduğu ve yapacak başka işim olmadığı için kendime kısıtlama getirmiyorum ama okullar başlayınca umarım bu huyumu kontrol altına alabilirim. Her şeyin fazlası zarar.

2. Hangi slogan yaşam felsefen olabilir?
Sevelim sevilelim :)

3. Mutluluğun tanımını geçelim de sence mutsuzluğun tanımı nedir?
Boğazına takılan yumru.

4. Tahammül sınırlarını zorlayan ses?
Kara tahtayı tırnaklarınla cırmaladığında çıkan ses. Anladınız siz onu. Bir de belirtmeden geçemeyeceğim ses değil ama, nemli ellerle kağıda dokunmaya asla tahammül edemem. Ellerimi yıkadıktan sonra ne kadar havluyla kurulamış da olsam en az 10 dakika kağıda dokunamam. İnanın bir öğrenci için zor bir durum -.-
 
5.Eğer bir şehir olmak isteseydin hangi şehir olurdun?
Bence mimin en zor sorusu bu. Bursa olabilir. Şanlı Osmanlı padişahlarının yattığı belde olmak hoşuma giderdi doğrusu. Ayrıca havası güzel, suyu güzel. Evet evet Bursa :)

Ben de mimi zorla aldığımdan kimseyi mimlemiyorum ama beğenip benim gibi almak isteyen varsa buyurabilir :)

This is the end of #MİM2 

Sadece Yaşıyorum - Ordan Burdan

Bugünlerde sadece yaşıyorum. Vakit geçirmekten başka yaptığım bir şey yok. Geçtiğimiz sene sınava çalışırken şikayet edip of pof yaptığımda babam hep 'Aslında insana eziyet olan çalışmak değil çalışmamak. Bir boş kal bak o zaman nasıl sızlanacağını görürüm' derdi. Neden anne babaların her sözü tutmak zorunda??! Gerçi bana eskiden beri yaz tatilleri hep uzun ve sıkıcı gelir ama, tatilin uzunluğundan bu kadar şikayet ettiğim başka bir yıl olmamıştı galiba.. Bir an önce okul başlasa da gitsek :D -Burada üniversiteye yeni başlayacak gencin heyecanını görüyorsunuz- Allah vere de okul başlayınca ben liseye geri dönmek istiyorum alışamadım filan diye sızlanmasam :D Yapabilitem var yani insanlara sızlanmaya bayılırım da azıcık :D Böyle beni dinlesinler teselli etsinler filan.. Sanırım sevgiye açım :D Teşhisi de hemen koydum. Psikoloji filan mı okusaydım ne?? :D

Son bir haftada 3 dizi bitirdim. Yani bu da 2 güne bir dizi filan oluyor.

Ayrıca günde 12 saatten aşağı uyumuyorum -.- Okullar başlayınca uyku düzenim birden değişince zorlanırım diye korkuyorum -.-

Arkadaşlarım hazırlık kurslarına gidiyor. Ben de artık bir yerlere gitmek istiyoruuum!

Annemlerle Ramazandan sonra dönünce keman kursuna devam edeceğim diye anlaşmıştık ama benim hocam şu an ders vermiyor. Annemler de herhangi bir kursa göndermek istemiyorlar. O iş de yattı yani.

Arkadaşım ney kursuna başlayalım dedi. Ben kemana başlamadan önce de annem hep neye gitmemi isterdi zaten. Başlasam mı ne?

Üniversitem daha yeni bir üniversite olduğu için kulüpler çok oturmamış ve yeni kulüp çok kolay kurulabiliyormuş. Diyorum kiii 'Koreseverler kulübü' gibi bir şey mi açsam :D Her hafta bir şeyler izleriz konuşuruz filan :D Yada üniversitenin şenliklerine Koreli grupları getirtiriz :D Tamam fazla hayalperestim :D Ama Teen Top gelse ne güzel olmaz mııııı?? :D

Kendime 2014-2015 eğitim yılında yapacaklarım listesi hazırladım. Size birkaç madde:
-Ortalamamı 3.5'in üstünde tutmak
-En az 3. seviyeye kadar Korece öğrenmek
-Arkadaşlarımı üniversitelerinde ziyaret etmek ve onları benimkine çağırmak
-Eski lisemi ziyarete gitmek
-Üniversitemde en az 3 farklı etkinlikte veya projede yer almak
.
.
.
Bu liste böyle uzuyor. Evet bazıları zor, ama her halükarda HAYAL KURMAK GÜZELDİR :))

Konyaya gideceğim için biraz kültürleneyim dedim ve daha önce zaten birçok kez tavsiye edilen 'Aşkın Gözyaşları' kitabına başladım. Müthiş. Herkese tavsiyem. Gerçi sanırım okumayan bir ben kaldım ama :))

Bloğu çok boş bırakmış hissediyorum. Okuduğum kitapların, izlediğim dizilerin yorumunu da hiç yazmıyorum. Nedense canım istemiyor. Bir de ben tanıtmayı sevmiyorum sanırım, daha çok spoiler içeren, diziden kesitleri hatırlatan yazıları yazmayı/okumayı tercih ediyorum. Bundan sonra izlediğim dizilerde sevdiğim yerleri screen capture çekip bol spoilerlı yazı yazmayı düşünüyorum. Nasıl olur?

JYP One Mic konserinin üstünden neredeyse 10 gün geçti ama hala nete profosyonel full çekimi düşmedi. Sabırsızlıkla bekliyorum -.-

JYP demişken eski Yenny, yeni HA:TFELT'in albümü müthiş değil mi? JYP Ajusshi ile Bond şarkısı konusunda uyuşamamışlar ama sonuçta Ye Eun galip gelip şarkıyı albüme sokmuş. Ben durumu ilk duyduğumda tabisi Ajusshi'min yanında olmuştum ammavelakin şarkıyı dinleyince tamaaaamen vazcaydım. Müthiş bir şarkı. Hatta çıkış şarkısı Ain't Nobody'den bile güzel olabilir. Sözlerine gelince... Çirkef düşünmezsen çirkef sonuçlar çıkarmazsın bence.. Albümden tavsiye edebileceğim diğer şarkılar: Peter Pan, Wherever Together, Iron Girl. Aslında hepsi güzel hepsini dinleyin :)) HA:TFELT'i çok çok sevin, ve JYP'yi :)) Mani mani saranghejuseyo :))

Bu aralar Winner'ın Empty şarkısı da dilimden düşmüyor. Bağımlılık yapıyor zannımca, belirli aralıklarla dinletiyor kendini. Bıkmayayım diye sürekli dinlememeye çalışıyorum ama ...

O zaman günün şarkısı olsun:



Albümden tavsiye edebileceğim diğer şarkılar: Don't Flirt, I'm Him, Tonight, Different.

Madem bugün güzel şarkıların hakkını veriyoruz. Taemin'den de bahsetmeden geçemeyeceğim. Yeni mini albümü ACE'nin çıkış şarkısı Danger'ı da bol bol dinleyin lütfeeen :)) Albümün diğer şarkılarını henüz dinlemediğim için başka tavsiye veremeyeceğim bu albümden.

Herkese dolu dolu tatiller!

15 Ağustos 2014 Cuma

Anne dediğin her şeye hazırlıklı olur

Ah şu anneler...Garip yaratıklar. Ev işlerinden hep şikayet eder görünürler ama buldukları her fırsatta da ev temiz de olsa baştan baştan bidaha temizlerler.

Dün akşamüstü sularımız gitti. Gideceğini de hiç düşünmediğimizden su bidonlarımız dolu değildi. Yine de orda burdaki biraz suyla çok zorluk yaşamadık. Sonra sabaha karşı sular gelmiş ama gün içinde 3 saat daha gidecekmiş. Annemi bir telaştır aldı tabi aman kap kacağı dolduralım, aman evi bi baştan aşağı silelim, aman balkonları yıkayalım! Evet abartmıyorum; sabahın 4'ünde kalktığından beri bunları yapıyor.. Balkonları da ben yıkadım. Yavru yüreği naparsın :))

Ama benim asıl anlamadığım annem suyun gideceği o 3 saatte bunları mı yapacaktı da şimdi yapıyor. 3 saat su gittiğinde bunları yapmamış olsaydık pislikten kokuşup susuzluktan ölecek miydik? HAYIR :)) Belki suyun gidip geldiğini bile fark etmeyecektik ama: Anne dediğin her şeye hazırlıklı olur :))

10 Ağustos 2014 Pazar

August Rush: Tam Benlik Adeta Müzik Şöleni!

Bu filmin yazısını aslında taaa blogu açmadan önce açma planları yaparken yazmıştım ve o zamanlar cidden ergenmişim :D Hala biraz öyleyim gerçi -.- -Naparsınız içimdeki ergen bir türlü ölmüyor- Yine de emeklerimin ziyan olmasını istemedim ve yayınlayayım dedim. Umarım beğenirsiniz :))



Öhöm öhöm, 2007 yapımı bir filmle karşınızdayım. Aslında bu filmin güzel olduğunu duyduğumu hatırlıyorum ama genelde Hollywood filmlerini elimde Bollywood kalmayınca tercih ettiğimden bunu da atlamış olmalıyım. İşte bir şehirlerarası yolculukta sıkıntıdan patlamamak için etraftan bulduğum ilk filmi izleme kararımla bunu da izlemiş oldum. Pişman mıyım? Asla. Hem kulak hem göz doygunluğu veren mükemmel bir filmdi. Gerçi fazla göz doygunluğu olunca da iyi olmuyor. Hem başrol çocuğu hem de babasını keseyim derken filme odaklanamadım canım :D Ha annesini de yabana atmamak lazım yani onu da kestim arada -öhöm lütfen yanlış anlaşılmasın-


Neyse uzun bir giriş bölümünden sonra filme geçelim..


Yetimhanede kalan bir çocuğun duyduğu seslerin peşinden gidip anne babasını bulmak için yetimhaneden kaçması ve sonrasında onları buluşturacak olan olaylar dizisi. Ve tabii en önemlisi de çocuğun akıl almaz müzik dehası. Zaten çocuk da müziği sayesinde yetimhaneden kaçtıktan sonra sokaklarda yaşayabiliyor. Önüne çıkan her kapı, müziğini duyduktan sonra açılıyor. Çocuk daha 11 yaşında Julliard Konservatuvar'a bile giriyor yane _Dipnot: Dream high'ı izleyenler bilir bu Julliard, HyeMi'nin ilk bölümlerde çok isteyip de gidemediği klasik müzik okulu_ Hatta koca koca adamlar yolda çocuğu durdurup derslerle ilgili bişeyler soruyorlar, çocuk da pek havalı canım, pek de şekeeer :D Ha bu müzik zekasını da müzisyen ve şarkıcı olan anne babasından aldığını belirtmeden geçmeyelim.


O zaman oyuncu kadrosuna geçeliim;



Eveeet, başrol oyuncumuz August Rush; namı diğer Evan Taylor. Ama çocuk pek bi şekeer ve filmde 11 yaşında ama film çekilirken 15 yaşındaymış! bu çocuğun 15 yaşında olduğuna kim inanır kii!? 92li ve şu an da 22 yaşında. İşte size şimdiki hali:



Aynısını böle boyca büyütmüşler dimi? Ben hiçbir fark göremedim ama iki resim arasındaki 5 farkı bulan var mıdır? :D




Ve Augustun babası Louis. Gerçek adı: Jonathan Rhys Meyers. Tabisi onu da araştırdım ve size birbirinden ilginç bilgiler buldum. Aslında sanat camiası için pek de ilginç değil ama bu adamın tipinde yoktu öylelik yaa. Nese konuya geçeyim: Adamın psikolojisi bozuk. İntihara filan kalkışmış 2 yıl önce, ama son anda yetişmişler de rehabilite merkezine götürmüşler sonra. Ben de bir psikolog edasıyla sorunun kaynağını bulmak için çocukluğuna indim ve neyi keşfettim: 3 yaşındayken annesi babası ayrılmış, ve 16 yaşında okuldan atılmış. Daha sonra sokaklarda serseriliğe başlamış (:O) ve bir gün halka açık havuzlardan birinde bir ajans tarafından keşfedilmiş. 3 ayrı şehirde 3 ayrı evi var biri de Fas'ta. Ne alaka anlamadım :O Bide alkolikliğiyle ve gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirmesiyle tanınıyor. Neyse ya ben baya özele girdim, filme devam..




Çocuğun annesi Lyla Novacek. Gerçek adı: Keri Russel. Kadın pek güzel ama. Çocuğumu bulacağım diye de nasıl çırpındı yevruceğim. Çok da güzel viyolonsel çalıyor.




Yetimlerle ilgilenen ama sanırım aynı zamanda polis olan ve de sosyal hizmetlerde çalışan yani her işte bi burnu olan tam olarak ne olduğunu anlamadığım bi adam. Ha böyle söyleyince kötü bi adam olduğu zannedilmesin çok iyi çocuğumuzu koruyup kollayan bi adamcık bu. Yine bir hoş adam :)) Melez herhalde, gözler filan da renkli ten daha açık. Gerçek adı: Terrence Howard




Tipinden kötü olduğunu anlayanlar elime mum diksiin! Evet kendisi kötü adamımız olur. Gerçi başlarda iyi gibi gibiydi ama meğer adamın gözünü para bürümüş. Adı Wizard yani büyücü; sokak çocuklarını toplayıp kendince bi sokak çalgıcımsı dilencimsi çocuk topluluğu oluşturmuş. Evan'a da August adını veren o. Gerçek adı: Robin Williams.


Şimdi filmden birkaç kare:
-Eser miktarda spoiler içerir-



Çok ormantiik. Nasıl da sarmış kızı fazla sahipleniciii! Kısakançlık krizleri vol 18658186


Bizim büyücünün yeri. Salondan bozma bi yer ve kocaman. İçine tekerlekli sandalyeyle kaymak için ray düzeneğimsi bişe bile kurmuşlar.


Şok şok işte o konuşulan düzenek, basında ilk defa bu blogda! :D


Bu da çocuğumuzun hayatında ilk gitar çalışı. Davul çalar gibi vura vura çalıyor ama çinça çinça çongmal çok güzel çalıyor.


Şuna bak hele şuna. Kampüste o kadar öğrencini arasında çocuk'umuzu durdurup ders notu soruyorlar. Aslında tam emin değilim belki de imza istiyordur :D


Baba-oğul gitar çalmaca. Yafrularım ya şunlara bak :)


Artiz çocuğumuz koca koca insanlara şeflik yaparkene.
Bu da son sahnelerden biriydi..


Size screencapture yapayım derken filmi bidaha izleyesim geldi ve eğer bulabilirsem filmdeki tüm parçaları indirmek istiyorum. Hepsi mükemmel ve ötesi.


Bu tanıtımdan sonra izleyecek olanlara bool eğlenceler! Kulaklarınız bayram edecek :)

9 Ağustos 2014 Cumartesi

K-Pop World Festival 2014 Türkiye Elemeleri

Oh yeah man! Sanırım böyle bir yerlere gidebildikçe üniversiteli olduğumu hissediyorum :))Aaaah ah 2012'de JaeJoong Ankara'ya geldiydi de gidemediydim içimde kaldı -.- Geçen sene de malum sınav dolayısıyla music bank zamanı dersanem vardı yine gidemediydim. Nu'est e de aynı şekilde. Zaten dersanem olmasa da İstabullara beni göndermezlerdi bi başıma. Neyse acılarımı deşmeyeyim -.- Artık yeni bir sezon açıldıı :D

Bugün K-Pop World Festival Türkiye elemelerine gittik iki arkadaşımla.
Yarışma programı şu şekildeydi;


Tarih: 9 Ağustos 2014 (Cumartesi)
Saat: 14:00-16:00(Çeşitli etkinlikler), 16:00-18:30 (Yarışma)
Yer: Ankara Üniversitesi, Dil ve tarih-coğrafya fakültesi, Farabi salonu
Program1 (14:00-16:00)
1. Kore soğuk çayı dağıtılacak.
2. Kına deneyimi olacak.
3. Fosforlu çubuk dağıtılacak.
4. Kendine özel pankart yapma deneyimi olacak.
5. Çeşitli K-pop tişörtleri satılacak.
6. SNSD, SS501, İnfinite gibi şarkıcı fankulüplerinin tanıtım masaları olacak.

Program2 (16:00-18:30)
1. 16 finalistin şarkı ve dans yarışması
2. Hediye çekiliş
3. Kutlama performans


Öncelikle şunu söyleyeyim biz 15.15 gibi gittiğimiz için fosforlu çubuk kalmamıştı. Soğuk çayı poster alanlara dağıtıyorlardı. Kendine özel pankart yapma şeysi de pek eğlenceli görünmüyordu -.- Ve sadece dört fan kulübünün masası vardı: SNSD, SS501, İnfinite, CN Blue. Bu masalardaki de albenili şeyler çoktan satılmıştı zaten. Kısaca harcamak için doldurduğum ceplerimle aynen geri döndüm -.-


Neyse çok mu şikayet ettim ne :D Bize verdikleri yıldızları en beğendiğimiz fan kulübün panosuna yapıştırmamız gerekiyordu ve ben İnfinite'e yapıştırdım :)) Onlar da bana beleş İnfinite'li kitap ayracı ve kalem verdiler :P Oh yeah man! :)) İşte o an günün en karlı anıydı :))

Standları gezdikten sonra salona bir girdik ki hiç boş yer yok. Biz de tek çare yukarı kata çıktık ama orda bile 3 kişilik yan yana yeri zor bulduk. O sırada perdede k-pop klipleri oynuyordu işte SuJu-Swing, f(x)-Red Light, Taeyang-1am, PSY-Gangnam Style gibi . Amaaaa biz o klipleri de tam göremedik çünkü ışıklandırma sistemi perdeyi kapatıyordu -.- Neyse ki perde değil ama sahne çok iyi görünüyordu.
İşte o çok konuşulan ışıklandırma sistemi:



Sonra yarışma başladı, girişte bize verdikleri broşürlerdeki sırayla sahneye çıktılar. Birinci yarıdan sonra 10 dk ara verildi ve 2.yarının başında seyircilere verdikleri numaralarla hediye çekilişi yapıldı. Evet bildiniz! Tabii ki bana çıkmadı! Bana böyle şeyler hiç çıkmaz zaten -.- L.E. adlı bir arkadaşım var katıldığı neredeyse her çekiliş çıkıyor Maşallah. Biraz sürtünsem bana da bulaşır mı ki :))

O son verilen Kim Hyun Joong havlusunda gözüm kaldı ama -.- Bu arada üzerinde kocaman sırıtan Kim Hyun Joong bulunan havluyu sarınmak caiz midir kii? :D


Bu yılın özellikle dans yarışmacıları geçen yıla göre çok daha iyiydi. Seste o kadar fark yoktu hatta düşüş bile olabilir. Ama ne hikmetse ilk üçe girenlerin 3'ü de sestendi. Hiç dans dalından giren olmadı. Ben hala şoklardayım. Özellikle benim favorim Türk Sunmi ilk 3'ü fena hakediyordu.


Türk Sunmi dediğim: Sunmi'nin 24 Hours şarkısının dansını yapan Zeynep Çalışır arkadaşımız. Onu yarışmadan önce nette filan hiç görmemiştim ama yarışmada vuruldum dansına, kıyafetine, saçına. Saçının modeli bile Sunmi'ninkinin aynıydı. Kızın yarışmayı ne kadar önemsediği belliydi. Neyse ben o kızı göynümde birinci eyledim :))
Benim çektiğim fotoğraflar pek net değil ama Kore Kültür Merkezinin Facebook sayfasındaki resmi koyuyorum:

İşte karşınızda Türk Sunmi :))


Gel gelelim derecelere. Onlar da çok iyiydi ama daha iyilerdi yok muydu vardı. Neyse olmuşla ölmüşe çare aranmaz mıydı bulunmaz mıydı o lafı dedim sayın işte :D

1.Ezgi Giresunlu U&I (Ailee)
2.Begüm Kaytan Blue, Tonight, Fantastic Baby (Big Bang)
3.Simge Naz Özbalkanlılar 1,2,3,4 (Lee Hi)

Bu ikinci olan Begüm Kaytan'ın öneleme videosundaki sesini müthiş beğenmiştim. Bugün sahnede o kadar iyi bir ses performansı çıkaramasa da salonu iyi coşturdu :D Yarışmacıların çoğu heyecanlıydı ve alkışlarımızla heyecanlarını yatıştırmaya çalıştık ama sesi titreyenlerin o da nazarlıkları olsun değil mi ama :))


Çıkarken duvarlara boy boy yapıştırılmış olan K-pop World Fest posterlerinden şöyle:

birini indirip kaçırdım :D Hatıra kalsın istedim zaten onlar program bitince çöpe gideceklerdi. Şimdi ben beyaz hırsızlık yapmış oluyor muyum acaba??? -.-

Unutmadan yine dans edenlerden İnci Merve Ordu ve Farukai'yi de çok çok beğendim. Buradan onlara ve diğer tüm yarışmacılara tebriklerimi sunuyorum. Bize çok coşkulu bir gün geçirttiler :))