29 Ağustos 2014 Cuma

Kendimi intihar edicem! (Boy in Luv L.A. Ver.)

Şu an o kadar sinirliyim ki! Biliyorum belki bir yarım saat sonra bu sinirimden hiçbir şey geriye kalmayacak, ama sinirim geçmeden yazmak istiyorum.
Warren G midir nedir onu bir elime geçireyim ne yapacağımı biliyorum ben. Adamı da tanımam etmem aslen. Ama yaptığı tek şeyle ellerimde ölmeyi haketti. O yaptığı şey tam olarak şu:

Hayır bu çocuklar belki tamam sert imaj vermeye çalışıyor ama hepimiz onlarda sertliğin S'sinin bile olmadığını biliyoruz. Müzik türlerinin dışında tek bir hareketlerinde sertliklerini görmedim ben. Hatta daha bebe bunlar. Hip hop grubu olmaları bir şey değiştirmez, içinde 97li liseli bulunduran bir gruptan bahsediyoruz, daha çıkış yapalı sadece bir yıl olmuş bir gruptan ve şimdiye kadar hiç böyle bir konsept izlememiş bir gruptan. Daha son albümlerine kadar hep masum okul konsepti izlemiş bir gruptan..  Ben bu çocuklarınn kız grubu görünce ellerinin ayaklarına dolaştığını biliyorum ve sen gidip onları bikinili taş hatunların içine atıyorsun? Aiiish bak yine sinirlendim >.> SİNİRLENDİİİM!!!

Tamam. Sakinim. Tamam.

Hayır illa bu konsepti kullanacaksın madem koca koca kadınları kullanma küçücük çocukların yanına.Yine bikini giysin, giymesin demiyorum ama ne biliyim git bi onlarla yaşıt genç güzel kızlar bul filan...

Ha öyle yaşıtları güzel kızlar olsa isyan etmez miydim? Ederdim tabii. İçimdeki fangörl susmazdı elbet, ama bu kadar. Sadece fangörllük acılarımı paylaşır kapatırdım. Ama şu an bu benim için acı değil sinir. Aslında sanırım ikisi birden.

Bunlar her konuda Big Bang'i kendilerine örnek aldıklarını söylüyorlar falan ya hani. Kızlar konusunda örnek almayın onları nolur rica ediyorum çocuklar.. Ki Big Bang bile çıkışlarının ilk yılından böyle konseptler izlemedi hatırlarsak. Big Bang de başta gayet datlu, sevimli, kızlarla işi olmayan bir imaj çiziyordu.

Aslında daha söyleyecek çok şeyim vardı da sinirim geçti benim yaa. Hep annem gelip ağzıma poğaça verince oldu bak. Yemek yiyince kendimi iyi hissediyorum ki ben :)) Ve açken de hep sinirli.. :D

Neyse konuya biraz daha ılımlı yaklaşırsak konsept zaten çocukların değil yönetmenin, şirketin seçimi oluyor genelde. -Burada fangörl biaslarını aklamaya ve kalbinde tutmaya çalışmakta- Zaten klipteki yüz ifadelerinden de hallerinden memnun olmadıkları belli oluyor. -Külliyyen YALAN!- Ellerindeki bardaklarda da vişne suyu vardır herhalde. -Pollyanna olmaya devam gülüm.- O kadınları zaten nuna, hatta ajumma olarak görmüşlerdir kesin. -Asıl nunalardan korkacan bilmiyon mu? Nuuuna nooomu yeppooooo-

 Neyse ben sinirleniyorum sanırım yine.. Sizlere bu ergen yanımı göstermek istemezdim ama insan en çok böyle zamanlarda dertleşecek birine ihtiyaç duymuyor mu a dostlar?! -.- 

Ve size klipten birkaç sahne:

Alın işte kızlar bu tipler yani...

...ya da bu tip.!


Sizi döverim!

J-Hope halinden pek memnun ajummayla! >.<

 
Jimin bari biasım olarak sen yapma! -.-

Jimin!! Nereye bakıyon yavrum sen?!

 
Jimin.yeter.bakma.

 
Jimin sapık çıktı.



Bıktım Jimin bıktım. Bana bunu da mı yapacağğdınn! -.-


Hop! Kızıııım! Neresine dokunuyon sen o çocuğuuun?!

Hoş mu bu yaptığın RM, koca ajummayla sen yicen ben yicem oynuyon.
Ne kadar baksam da bunlar ajumma. . .

RM da sapık çıktı.

O kızın kolunu tutan ellerini GIRARIM SENİN! HÜLOOOOĞĞĞĞ!

Jin, sen de mi be yavrum.

V'yi tebrik ediyorum hala çocukluğunu koruyan tek kişi olarak.

Amanın da utanırmış  :))

Belki de Jimin'i biaslığımdan atıp yoluma V biased bir fangörl olarak devam etmeliyim ha?

Yok yiea sinirim geçti bile. Şunların şekercik yüzlerine bakıp kim hala sinirli kalabilir ki? -Evet yazının başında ve sonunda ayrı birer insan okuyarak yazarın çoklu kişilik bozukluğunu çözdünüz sanırım-

Şimdilik affettim bir daha yapmayın ona göre :D  -Ahahah BTS'in benim bloğumu takip ettiğini bilmiyor muydunuz yoksa? :D Tabiki bunları da okuyacaklar. Ha, evet. Türkçe de biliyorlar. :D-

. . .

19 Ağustos 2014 Salı

#MİM2 Beş Soru Mimi

Sade ve Derin'in şu yazısında yazdığı mimi beğendim, aldım gitti :D Zaten isteyen alsın yazmış valla ben de atladım  :D
Mimin başlatıcısı Cam Misket'i de anmamak olmaz.



1. Sana en keyif veren kötü huyun nedir?
Kore. Evet Kore benim kötü huyum maalesef. Çok zamanımı alıyor, beni zaman zaman hayattan koparıyor ve kimi zaman ailemle sorunlar yaşamama sebep oluyor ama her halükarda bana keyif veriyor. Şu an yaz tatili olduğu ve yapacak başka işim olmadığı için kendime kısıtlama getirmiyorum ama okullar başlayınca umarım bu huyumu kontrol altına alabilirim. Her şeyin fazlası zarar.

2. Hangi slogan yaşam felsefen olabilir?
Sevelim sevilelim :)

3. Mutluluğun tanımını geçelim de sence mutsuzluğun tanımı nedir?
Boğazına takılan yumru.

4. Tahammül sınırlarını zorlayan ses?
Kara tahtayı tırnaklarınla cırmaladığında çıkan ses. Anladınız siz onu. Bir de belirtmeden geçemeyeceğim ses değil ama, nemli ellerle kağıda dokunmaya asla tahammül edemem. Ellerimi yıkadıktan sonra ne kadar havluyla kurulamış da olsam en az 10 dakika kağıda dokunamam. İnanın bir öğrenci için zor bir durum -.-
 
5.Eğer bir şehir olmak isteseydin hangi şehir olurdun?
Bence mimin en zor sorusu bu. Bursa olabilir. Şanlı Osmanlı padişahlarının yattığı belde olmak hoşuma giderdi doğrusu. Ayrıca havası güzel, suyu güzel. Evet evet Bursa :)

Ben de mimi zorla aldığımdan kimseyi mimlemiyorum ama beğenip benim gibi almak isteyen varsa buyurabilir :)

This is the end of #MİM2 

Sadece Yaşıyorum - Ordan Burdan

Bugünlerde sadece yaşıyorum. Vakit geçirmekten başka yaptığım bir şey yok. Geçtiğimiz sene sınava çalışırken şikayet edip of pof yaptığımda babam hep 'Aslında insana eziyet olan çalışmak değil çalışmamak. Bir boş kal bak o zaman nasıl sızlanacağını görürüm' derdi. Neden anne babaların her sözü tutmak zorunda??! Gerçi bana eskiden beri yaz tatilleri hep uzun ve sıkıcı gelir ama, tatilin uzunluğundan bu kadar şikayet ettiğim başka bir yıl olmamıştı galiba.. Bir an önce okul başlasa da gitsek :D -Burada üniversiteye yeni başlayacak gencin heyecanını görüyorsunuz- Allah vere de okul başlayınca ben liseye geri dönmek istiyorum alışamadım filan diye sızlanmasam :D Yapabilitem var yani insanlara sızlanmaya bayılırım da azıcık :D Böyle beni dinlesinler teselli etsinler filan.. Sanırım sevgiye açım :D Teşhisi de hemen koydum. Psikoloji filan mı okusaydım ne?? :D

Son bir haftada 3 dizi bitirdim. Yani bu da 2 güne bir dizi filan oluyor.

Ayrıca günde 12 saatten aşağı uyumuyorum -.- Okullar başlayınca uyku düzenim birden değişince zorlanırım diye korkuyorum -.-

Arkadaşlarım hazırlık kurslarına gidiyor. Ben de artık bir yerlere gitmek istiyoruuum!

Annemlerle Ramazandan sonra dönünce keman kursuna devam edeceğim diye anlaşmıştık ama benim hocam şu an ders vermiyor. Annemler de herhangi bir kursa göndermek istemiyorlar. O iş de yattı yani.

Arkadaşım ney kursuna başlayalım dedi. Ben kemana başlamadan önce de annem hep neye gitmemi isterdi zaten. Başlasam mı ne?

Üniversitem daha yeni bir üniversite olduğu için kulüpler çok oturmamış ve yeni kulüp çok kolay kurulabiliyormuş. Diyorum kiii 'Koreseverler kulübü' gibi bir şey mi açsam :D Her hafta bir şeyler izleriz konuşuruz filan :D Yada üniversitenin şenliklerine Koreli grupları getirtiriz :D Tamam fazla hayalperestim :D Ama Teen Top gelse ne güzel olmaz mııııı?? :D

Kendime 2014-2015 eğitim yılında yapacaklarım listesi hazırladım. Size birkaç madde:
-Ortalamamı 3.5'in üstünde tutmak
-En az 3. seviyeye kadar Korece öğrenmek
-Arkadaşlarımı üniversitelerinde ziyaret etmek ve onları benimkine çağırmak
-Eski lisemi ziyarete gitmek
-Üniversitemde en az 3 farklı etkinlikte veya projede yer almak
.
.
.
Bu liste böyle uzuyor. Evet bazıları zor, ama her halükarda HAYAL KURMAK GÜZELDİR :))

Konyaya gideceğim için biraz kültürleneyim dedim ve daha önce zaten birçok kez tavsiye edilen 'Aşkın Gözyaşları' kitabına başladım. Müthiş. Herkese tavsiyem. Gerçi sanırım okumayan bir ben kaldım ama :))

Bloğu çok boş bırakmış hissediyorum. Okuduğum kitapların, izlediğim dizilerin yorumunu da hiç yazmıyorum. Nedense canım istemiyor. Bir de ben tanıtmayı sevmiyorum sanırım, daha çok spoiler içeren, diziden kesitleri hatırlatan yazıları yazmayı/okumayı tercih ediyorum. Bundan sonra izlediğim dizilerde sevdiğim yerleri screen capture çekip bol spoilerlı yazı yazmayı düşünüyorum. Nasıl olur?

JYP One Mic konserinin üstünden neredeyse 10 gün geçti ama hala nete profosyonel full çekimi düşmedi. Sabırsızlıkla bekliyorum -.-

JYP demişken eski Yenny, yeni HA:TFELT'in albümü müthiş değil mi? JYP Ajusshi ile Bond şarkısı konusunda uyuşamamışlar ama sonuçta Ye Eun galip gelip şarkıyı albüme sokmuş. Ben durumu ilk duyduğumda tabisi Ajusshi'min yanında olmuştum ammavelakin şarkıyı dinleyince tamaaaamen vazcaydım. Müthiş bir şarkı. Hatta çıkış şarkısı Ain't Nobody'den bile güzel olabilir. Sözlerine gelince... Çirkef düşünmezsen çirkef sonuçlar çıkarmazsın bence.. Albümden tavsiye edebileceğim diğer şarkılar: Peter Pan, Wherever Together, Iron Girl. Aslında hepsi güzel hepsini dinleyin :)) HA:TFELT'i çok çok sevin, ve JYP'yi :)) Mani mani saranghejuseyo :))

Bu aralar Winner'ın Empty şarkısı da dilimden düşmüyor. Bağımlılık yapıyor zannımca, belirli aralıklarla dinletiyor kendini. Bıkmayayım diye sürekli dinlememeye çalışıyorum ama ...

O zaman günün şarkısı olsun:



Albümden tavsiye edebileceğim diğer şarkılar: Don't Flirt, I'm Him, Tonight, Different.

Madem bugün güzel şarkıların hakkını veriyoruz. Taemin'den de bahsetmeden geçemeyeceğim. Yeni mini albümü ACE'nin çıkış şarkısı Danger'ı da bol bol dinleyin lütfeeen :)) Albümün diğer şarkılarını henüz dinlemediğim için başka tavsiye veremeyeceğim bu albümden.

Herkese dolu dolu tatiller!

15 Ağustos 2014 Cuma

Anne dediğin her şeye hazırlıklı olur

Ah şu anneler...Garip yaratıklar. Ev işlerinden hep şikayet eder görünürler ama buldukları her fırsatta da ev temiz de olsa baştan baştan bidaha temizlerler.

Dün akşamüstü sularımız gitti. Gideceğini de hiç düşünmediğimizden su bidonlarımız dolu değildi. Yine de orda burdaki biraz suyla çok zorluk yaşamadık. Sonra sabaha karşı sular gelmiş ama gün içinde 3 saat daha gidecekmiş. Annemi bir telaştır aldı tabi aman kap kacağı dolduralım, aman evi bi baştan aşağı silelim, aman balkonları yıkayalım! Evet abartmıyorum; sabahın 4'ünde kalktığından beri bunları yapıyor.. Balkonları da ben yıkadım. Yavru yüreği naparsın :))

Ama benim asıl anlamadığım annem suyun gideceği o 3 saatte bunları mı yapacaktı da şimdi yapıyor. 3 saat su gittiğinde bunları yapmamış olsaydık pislikten kokuşup susuzluktan ölecek miydik? HAYIR :)) Belki suyun gidip geldiğini bile fark etmeyecektik ama: Anne dediğin her şeye hazırlıklı olur :))

10 Ağustos 2014 Pazar

August Rush: Tam Benlik Adeta Müzik Şöleni!

Bu filmin yazısını aslında taaa blogu açmadan önce açma planları yaparken yazmıştım ve o zamanlar cidden ergenmişim :D Hala biraz öyleyim gerçi -.- -Naparsınız içimdeki ergen bir türlü ölmüyor- Yine de emeklerimin ziyan olmasını istemedim ve yayınlayayım dedim. Umarım beğenirsiniz :))



Öhöm öhöm, 2007 yapımı bir filmle karşınızdayım. Aslında bu filmin güzel olduğunu duyduğumu hatırlıyorum ama genelde Hollywood filmlerini elimde Bollywood kalmayınca tercih ettiğimden bunu da atlamış olmalıyım. İşte bir şehirlerarası yolculukta sıkıntıdan patlamamak için etraftan bulduğum ilk filmi izleme kararımla bunu da izlemiş oldum. Pişman mıyım? Asla. Hem kulak hem göz doygunluğu veren mükemmel bir filmdi. Gerçi fazla göz doygunluğu olunca da iyi olmuyor. Hem başrol çocuğu hem de babasını keseyim derken filme odaklanamadım canım :D Ha annesini de yabana atmamak lazım yani onu da kestim arada -öhöm lütfen yanlış anlaşılmasın-


Neyse uzun bir giriş bölümünden sonra filme geçelim..


Yetimhanede kalan bir çocuğun duyduğu seslerin peşinden gidip anne babasını bulmak için yetimhaneden kaçması ve sonrasında onları buluşturacak olan olaylar dizisi. Ve tabii en önemlisi de çocuğun akıl almaz müzik dehası. Zaten çocuk da müziği sayesinde yetimhaneden kaçtıktan sonra sokaklarda yaşayabiliyor. Önüne çıkan her kapı, müziğini duyduktan sonra açılıyor. Çocuk daha 11 yaşında Julliard Konservatuvar'a bile giriyor yane _Dipnot: Dream high'ı izleyenler bilir bu Julliard, HyeMi'nin ilk bölümlerde çok isteyip de gidemediği klasik müzik okulu_ Hatta koca koca adamlar yolda çocuğu durdurup derslerle ilgili bişeyler soruyorlar, çocuk da pek havalı canım, pek de şekeeer :D Ha bu müzik zekasını da müzisyen ve şarkıcı olan anne babasından aldığını belirtmeden geçmeyelim.


O zaman oyuncu kadrosuna geçeliim;



Eveeet, başrol oyuncumuz August Rush; namı diğer Evan Taylor. Ama çocuk pek bi şekeer ve filmde 11 yaşında ama film çekilirken 15 yaşındaymış! bu çocuğun 15 yaşında olduğuna kim inanır kii!? 92li ve şu an da 22 yaşında. İşte size şimdiki hali:



Aynısını böle boyca büyütmüşler dimi? Ben hiçbir fark göremedim ama iki resim arasındaki 5 farkı bulan var mıdır? :D




Ve Augustun babası Louis. Gerçek adı: Jonathan Rhys Meyers. Tabisi onu da araştırdım ve size birbirinden ilginç bilgiler buldum. Aslında sanat camiası için pek de ilginç değil ama bu adamın tipinde yoktu öylelik yaa. Nese konuya geçeyim: Adamın psikolojisi bozuk. İntihara filan kalkışmış 2 yıl önce, ama son anda yetişmişler de rehabilite merkezine götürmüşler sonra. Ben de bir psikolog edasıyla sorunun kaynağını bulmak için çocukluğuna indim ve neyi keşfettim: 3 yaşındayken annesi babası ayrılmış, ve 16 yaşında okuldan atılmış. Daha sonra sokaklarda serseriliğe başlamış (:O) ve bir gün halka açık havuzlardan birinde bir ajans tarafından keşfedilmiş. 3 ayrı şehirde 3 ayrı evi var biri de Fas'ta. Ne alaka anlamadım :O Bide alkolikliğiyle ve gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirmesiyle tanınıyor. Neyse ya ben baya özele girdim, filme devam..




Çocuğun annesi Lyla Novacek. Gerçek adı: Keri Russel. Kadın pek güzel ama. Çocuğumu bulacağım diye de nasıl çırpındı yevruceğim. Çok da güzel viyolonsel çalıyor.




Yetimlerle ilgilenen ama sanırım aynı zamanda polis olan ve de sosyal hizmetlerde çalışan yani her işte bi burnu olan tam olarak ne olduğunu anlamadığım bi adam. Ha böyle söyleyince kötü bi adam olduğu zannedilmesin çok iyi çocuğumuzu koruyup kollayan bi adamcık bu. Yine bir hoş adam :)) Melez herhalde, gözler filan da renkli ten daha açık. Gerçek adı: Terrence Howard




Tipinden kötü olduğunu anlayanlar elime mum diksiin! Evet kendisi kötü adamımız olur. Gerçi başlarda iyi gibi gibiydi ama meğer adamın gözünü para bürümüş. Adı Wizard yani büyücü; sokak çocuklarını toplayıp kendince bi sokak çalgıcımsı dilencimsi çocuk topluluğu oluşturmuş. Evan'a da August adını veren o. Gerçek adı: Robin Williams.


Şimdi filmden birkaç kare:
-Eser miktarda spoiler içerir-



Çok ormantiik. Nasıl da sarmış kızı fazla sahipleniciii! Kısakançlık krizleri vol 18658186


Bizim büyücünün yeri. Salondan bozma bi yer ve kocaman. İçine tekerlekli sandalyeyle kaymak için ray düzeneğimsi bişe bile kurmuşlar.


Şok şok işte o konuşulan düzenek, basında ilk defa bu blogda! :D


Bu da çocuğumuzun hayatında ilk gitar çalışı. Davul çalar gibi vura vura çalıyor ama çinça çinça çongmal çok güzel çalıyor.


Şuna bak hele şuna. Kampüste o kadar öğrencini arasında çocuk'umuzu durdurup ders notu soruyorlar. Aslında tam emin değilim belki de imza istiyordur :D


Baba-oğul gitar çalmaca. Yafrularım ya şunlara bak :)


Artiz çocuğumuz koca koca insanlara şeflik yaparkene.
Bu da son sahnelerden biriydi..


Size screencapture yapayım derken filmi bidaha izleyesim geldi ve eğer bulabilirsem filmdeki tüm parçaları indirmek istiyorum. Hepsi mükemmel ve ötesi.


Bu tanıtımdan sonra izleyecek olanlara bool eğlenceler! Kulaklarınız bayram edecek :)

9 Ağustos 2014 Cumartesi

K-Pop World Festival 2014 Türkiye Elemeleri

Oh yeah man! Sanırım böyle bir yerlere gidebildikçe üniversiteli olduğumu hissediyorum :))Aaaah ah 2012'de JaeJoong Ankara'ya geldiydi de gidemediydim içimde kaldı -.- Geçen sene de malum sınav dolayısıyla music bank zamanı dersanem vardı yine gidemediydim. Nu'est e de aynı şekilde. Zaten dersanem olmasa da İstabullara beni göndermezlerdi bi başıma. Neyse acılarımı deşmeyeyim -.- Artık yeni bir sezon açıldıı :D

Bugün K-Pop World Festival Türkiye elemelerine gittik iki arkadaşımla.
Yarışma programı şu şekildeydi;


Tarih: 9 Ağustos 2014 (Cumartesi)
Saat: 14:00-16:00(Çeşitli etkinlikler), 16:00-18:30 (Yarışma)
Yer: Ankara Üniversitesi, Dil ve tarih-coğrafya fakültesi, Farabi salonu
Program1 (14:00-16:00)
1. Kore soğuk çayı dağıtılacak.
2. Kına deneyimi olacak.
3. Fosforlu çubuk dağıtılacak.
4. Kendine özel pankart yapma deneyimi olacak.
5. Çeşitli K-pop tişörtleri satılacak.
6. SNSD, SS501, İnfinite gibi şarkıcı fankulüplerinin tanıtım masaları olacak.

Program2 (16:00-18:30)
1. 16 finalistin şarkı ve dans yarışması
2. Hediye çekiliş
3. Kutlama performans


Öncelikle şunu söyleyeyim biz 15.15 gibi gittiğimiz için fosforlu çubuk kalmamıştı. Soğuk çayı poster alanlara dağıtıyorlardı. Kendine özel pankart yapma şeysi de pek eğlenceli görünmüyordu -.- Ve sadece dört fan kulübünün masası vardı: SNSD, SS501, İnfinite, CN Blue. Bu masalardaki de albenili şeyler çoktan satılmıştı zaten. Kısaca harcamak için doldurduğum ceplerimle aynen geri döndüm -.-


Neyse çok mu şikayet ettim ne :D Bize verdikleri yıldızları en beğendiğimiz fan kulübün panosuna yapıştırmamız gerekiyordu ve ben İnfinite'e yapıştırdım :)) Onlar da bana beleş İnfinite'li kitap ayracı ve kalem verdiler :P Oh yeah man! :)) İşte o an günün en karlı anıydı :))

Standları gezdikten sonra salona bir girdik ki hiç boş yer yok. Biz de tek çare yukarı kata çıktık ama orda bile 3 kişilik yan yana yeri zor bulduk. O sırada perdede k-pop klipleri oynuyordu işte SuJu-Swing, f(x)-Red Light, Taeyang-1am, PSY-Gangnam Style gibi . Amaaaa biz o klipleri de tam göremedik çünkü ışıklandırma sistemi perdeyi kapatıyordu -.- Neyse ki perde değil ama sahne çok iyi görünüyordu.
İşte o çok konuşulan ışıklandırma sistemi:



Sonra yarışma başladı, girişte bize verdikleri broşürlerdeki sırayla sahneye çıktılar. Birinci yarıdan sonra 10 dk ara verildi ve 2.yarının başında seyircilere verdikleri numaralarla hediye çekilişi yapıldı. Evet bildiniz! Tabii ki bana çıkmadı! Bana böyle şeyler hiç çıkmaz zaten -.- L.E. adlı bir arkadaşım var katıldığı neredeyse her çekiliş çıkıyor Maşallah. Biraz sürtünsem bana da bulaşır mı ki :))

O son verilen Kim Hyun Joong havlusunda gözüm kaldı ama -.- Bu arada üzerinde kocaman sırıtan Kim Hyun Joong bulunan havluyu sarınmak caiz midir kii? :D


Bu yılın özellikle dans yarışmacıları geçen yıla göre çok daha iyiydi. Seste o kadar fark yoktu hatta düşüş bile olabilir. Ama ne hikmetse ilk üçe girenlerin 3'ü de sestendi. Hiç dans dalından giren olmadı. Ben hala şoklardayım. Özellikle benim favorim Türk Sunmi ilk 3'ü fena hakediyordu.


Türk Sunmi dediğim: Sunmi'nin 24 Hours şarkısının dansını yapan Zeynep Çalışır arkadaşımız. Onu yarışmadan önce nette filan hiç görmemiştim ama yarışmada vuruldum dansına, kıyafetine, saçına. Saçının modeli bile Sunmi'ninkinin aynıydı. Kızın yarışmayı ne kadar önemsediği belliydi. Neyse ben o kızı göynümde birinci eyledim :))
Benim çektiğim fotoğraflar pek net değil ama Kore Kültür Merkezinin Facebook sayfasındaki resmi koyuyorum:

İşte karşınızda Türk Sunmi :))


Gel gelelim derecelere. Onlar da çok iyiydi ama daha iyilerdi yok muydu vardı. Neyse olmuşla ölmüşe çare aranmaz mıydı bulunmaz mıydı o lafı dedim sayın işte :D

1.Ezgi Giresunlu U&I (Ailee)
2.Begüm Kaytan Blue, Tonight, Fantastic Baby (Big Bang)
3.Simge Naz Özbalkanlılar 1,2,3,4 (Lee Hi)

Bu ikinci olan Begüm Kaytan'ın öneleme videosundaki sesini müthiş beğenmiştim. Bugün sahnede o kadar iyi bir ses performansı çıkaramasa da salonu iyi coşturdu :D Yarışmacıların çoğu heyecanlıydı ve alkışlarımızla heyecanlarını yatıştırmaya çalıştık ama sesi titreyenlerin o da nazarlıkları olsun değil mi ama :))


Çıkarken duvarlara boy boy yapıştırılmış olan K-pop World Fest posterlerinden şöyle:

birini indirip kaçırdım :D Hatıra kalsın istedim zaten onlar program bitince çöpe gideceklerdi. Şimdi ben beyaz hırsızlık yapmış oluyor muyum acaba??? -.-

Unutmadan yine dans edenlerden İnci Merve Ordu ve Farukai'yi de çok çok beğendim. Buradan onlara ve diğer tüm yarışmacılara tebriklerimi sunuyorum. Bize çok coşkulu bir gün geçirttiler :))

7 Ağustos 2014 Perşembe

İLK MİM'İM :)) Film ve Dizili Mim

Bu Kaçıncı Oldu Hatırlamıyorum blogunun sahibini başlatmış olduğu bu mimde genel olarak sevilen ama bizim sevmediğimiz dizi/filmleri yazıyormuşuz. Ben düşünürken sadece filmleri düşünmüşüm dizileri de katabileceğimi unutmuşum sonradan aklıma geldi ama değiştirmedim.
İlkler hep özeldir. Bana bu özel mimi paslayan Lover Korea'ya da teşekkürlerimi sunuyorum ve mime geçiyorum.


1.)My Sassy Girl (Hırçın Sevgilim)
Çoğu Kore fanının çok beğenip başyapıt ilan ettiği filmlerdendir kendisi. Ama maalesef ben beğenmedim bana sıradan geldi. Belki de bu filmi izlemeden önce bir sürü romantik komedi izlememin etkisi büyüktür bunda. Çünkü olayların nasıl gelişeceğini tahmin edebiliyorsun. Tüm dizi-filmler sana aynı gelmeye başlıyor. O baştaki kızın sarhoş olup oğlanın başına bela açması olayından sonra beraber içmeye gitmeleri falan.. Bir tarafın diğerinin üstüne kalması ve yanlış anlaşılmalarla kurulan ilişkiler ve sonra yakınlaşma... Artık bana çok klasik geliyor. Belki bu filmi ilk kore fanı olduğum zamanlar izleseydim beğenirdim. Bide belki sonuna kadar izleseydim de.. Ama o içme sahnesinden sonra bıraktım maalesef belki ilerde gidişat değişirdi hiç bilmiyorum. Değişiyor mu yoksa?


2.)Babam ve Oğlum
Açıkçası bu filmi ilk çıktığı zamanlar izlemiştim yani daha 8-9 yaşlarındayken. Ve sadece başını izlediğimi hatırlıyorum, sonra sıkılıp çıkmıştım. Sanırım eğlenceli kısma kadar izlemediğim için bende sıkıcı bir film olarak kaldı. Sonra da bidaha izleyesim gelmedi. Öyle.



3.)Recep İvedik
Aslında bu filmi sevmeyen biri olarak nadir olmadığımı biliyorum ama sevenlerin de çok olduğu bir gerçek. Eğlenceli yerleri var, ama eğlencenin yanından bile geçmeyen insanı yerin dibine sokan yerleri daha fazla. Fazla söze gerek yok sanırım.

Bunları bulana kadar baya düşündüm açıkçası. Bunları bulduğuma şükrediyorum çünkü çoğu blogger'ın aksine film kültürüm pek geniş değildir -.- Demek ki neymiş? Bana bu mimi paslayan Lover Korea'nın bu mim için olan yazısında dediği gibi "Popüler kültür diye bir şey var daha çok takip etmelisin ve daha az filmi beğenmelisin"

Nabrut
Romanlardaki Prenses
Seyhan
Green Chicken

MİMLENDİNİZ!

5 Ağustos 2014 Salı

Tanısan Seversin

Bu cümleyi hayatımda net örnekleriyle hep görmüşümdür. İnsanların size dışarıdan garip göründüğü, sizden çok farklı olduğunu düşündüğünüz için asla arkadaş olamayacağınızı düşündüğünüz zamanlar olur hani... Bu gibi zamanlarda 'Sevmiyorsan git konuş bence' taktiği işe yarar. Çünkü gidip konuşunca o insanın aslında sevebileceğiniz ne kadar çok yönü olduğunu görürsünüz.



Bu sefer bunu hayvanlarda deneyimledim. Beni az çok tanıyanlar bilir; hayvanlarla pek aram yoktur. 'Ne zaman ne yapabileceğini kestiremediğim canlılarla bir arada olmaktan hoşlanmıyorum'dur bahanem de. Belki de hiç onlara yaklaşmayı denemediğimdendir. Kardeşlerim hayvanları sevdiğinden bir kuşumuz oldu birkaç da balığımız sonra bir tavşanımız ama benim onlarla ilişkim iş başa düştüğünde kafeslerini temizlemekten ya da sularını değiştirmekten öteye geçmedi. Bahçemiz olmadığı için hiç kedi ya da köpek alamadık ama kardeşimin köpek aşkı dolayısıyla gördüğümüz her köpeğin yanına gittik tabii ben en az bir metre uzakta durdum hep. AMAAAA... Dün bu tutumum toptan değişti. Hayvanlara da önyargılı bakılmaması gerektiğini bireysel yaklaşırsak sevilebileceklerini öğrendim.

Birkaç gündür memlekette dayımların yanında kalıyoruz. Bebekken alıp büyüttükleri şu an 6 yaşında olan bir dişi, sarı Labrador Retriever'ları var adı Şirin. Her gittiğimizde kardeşim sevmeye gider, bense görmezden gelip direk eve çıkardım. Dün İzmir'in sıcağında sıkılıp merdivenlere oturmuştum. Karşımda da Şirin. Bakıştık bir süre filan :D Sonra kuyruğunu sallamaya başladı. Daha önce köpeklerin sevdikleri kişilere kuyruk salladıklarını duymuştum. Tabii ben hemen bir sevgi pıtırcığına dönüştüm :D Valla ya bende biraz 'Seni Seveni Sen de Sev' mantığı var sanırım. Biri bana biraz sevgi göstersin hemen yelkenleri indiririm. Sonra yavaşça yanına gittim filan. Tabii hemen dokunamadım ve döndüm kardeşimi çağırdım yanımda dursun diye. Ama bir dokununca anladım ki ona hiç gerek yokmuş. Öyle uslu öyle tatlı bişey ki.. Gece de dayımla gezdirmeye gittik. Dayım kayışını çıkardı. Şirin etrafta özgürce koştu, oynadı. Çok tatlıııı :)) Hem de dayımın hiç bir sözünü ikiletmiyor. Çalıların arasına giriyor mesela oynamaya, dayım 'Gel Şirin' dedi mi hemen bırakıp geliyor ikiletmeden. Artık ben de kendimi aştım öpüyorum, kokluyorum.. Oynaşıyoruz keratayla :D Sorun ikimizin de kız olması :P

Neyse uzun lafın kısası 'Sevelim Sevilelim' :D